Bağlanma ve Yakın İlişkiler
“Bir yerden tanıdık geliyor, içim ısındı”, diye düşünürsen arkana bakmadan TOPUKLA.
Girizgahtan önce paylaşmış olduğum şarkıların sözlerini dikkatlice okumanızı rica edeceğim:
Gidemiyorum (Göksel)
Gemilerini kaldırmış gidiyor hayat ve ben sahildeyim
Kaçırmış olma telaşı içindeyim
Çağırıyor uzaklar ısrarla neden seninleyimBağlanmış olma korkusu içindeyim
Gidemiyorum, kalamıyorum
Baş edemiyorum
Teslim olamıyorumYüzün gökyüzünde, bakamıyorum
Havada nefesin var, boğuluyorum
Ben sana bağlarımı çözemiyorum
Başka bi’ dünya yok, gidemiyorum…
Seni Bir Yerden Tanır Gibiyim (Ömür Göksel)
Sanki seni bir yerden tanır gibiyim
Hiç yabancı değilsin anlat bileyim
Bunca yıl nerdeydin, bir haber vermedin
Anladım benim gibi sen de sevmedinDur, dur, dur gitme, aradığım sevgiliyi buldum artık ben
Dur, dur, dur gitme, kaybettiğim sevgilimi buldum artık benBırak geçenler unutulsun
Mutlu günler hep bizim olsun
Bırak geçenler unutulsun
Mutlu günler hep bizim olsun…
Gazla Gitsin (Mansur Ark)
Üzdümü gazla gitsin
O seni çok üzülüyor zannetsin
Kırdı mı unut gitsin
Unuttuğunu görsün dellensinGerdimi gazla gitsin
O seni çok üzgün zannetsin
Yordumu unut gitsin
O seni evde uyuyor zannetsinİçinde stres varsa bunu bilmemem
Seni çok seviyorum bunu gizleyemem
Herşeye tamam yalana gelemem
İşine gelmedi mi gazla gitsinSeveceksen sev adam gibi sev
Sevince minik aşkım olur dev
Birkaç saat olsa bile bana yeter
Benim evim bunun için en uygun yerİstedin mi herşey olur istedin mi
Bekledin mi o gelir bulur seni
Sevindin mi belki oda sever seni
Sevmedi mi gazla gitsin
Ben Sana Vurgunum (Nükhet Duru)
Seneler sürer her günüm
Yalnız gitmekten yorgunum
Zannetme sana dargınım
Ben gene sana vurgunum
Ben gene sana vurgunum
Ben gene sana vurgunum, hey
Başkalarına gülsem de
Senden uzak kalsam da
Sevmediğini bilsem de
İtilmiş tekmelenmişim
Doğduğum günde yanmışım
Yalnız sana güvenmişim
Bağlanma konusunda hem Gizem Sürenkök'ten Yakın İlişkiler dersini almak hem terapiye gitmek hem de erken çocukluk eğitiminde sürekli olarak bu konuya değinmek en çok da kendimi tanımamı sağladı. Konu Bağlanma Teorisi olunca, kendi meselelerimi halletmeden başka meseleleri görebilecek vaziyette olamıyorum. Her seferinde çocuk Ezgi'ye minik bir “selam” veriyorum. Görüyorum ki küçüklüğümün net bir şekilde hatırlanmayan zamanlarında yakın çevremle kurduğum ilişki, bugünkü ilişkilenme biçimimi büyük ölçüde etkilemektedir. Duyumsuyorum, en yakın çevremle kurduğum ilk yıllardaki bağlantım aslında o kadar güvenli değildi ve yıllarca bunun tedirginliğini yaşadım; hayal kırıklığına uğramaktan pes ettiği için umursamaz bir çocuğa dönmüştüm. Düştüğümde “ağlasam ne değişecek?” diye düşündüğüm için ağlamazdım; arkadaşlarım ağlamadığım için bana şaşırırdı. Kimi canım yanmıyor sanırdı, neşeli bir şekilde oyuna devam etmemi isterdi, canım yanardı ama ağlamazdım ve daha ciddi bir şekilde oyuna devam ederdim. Annem beni hala sorgular: “İlkokulda seni bahçede biraz görüp öyle hastaneye gideyim derdim, çağırırdım, bana boş boş bakardın, sanki annen değilim gibi, hızlıca yanıma gelip oyununa geri dönerdin” diyor. Ama bilmiyordu, o gittikten sonra sırama kafamı koyup ellerimle kapatıp ağlardım, annem ve babam ölmüş de ben hiçliğin ve sahipsizliğin ortasında bir salıncakta sallanıyordum. Öğretmenim fark ederdi, sorardı neden ağladığımı. Yaşayan ebeveynlerimin yokluğunun yasını tuttuğumu söyleyemedim; kendi halime acıdım: “Neden babaannem erken öldü, onu özledim!” derdim. Sahi, babaannem hayatta olsaydı muhtemelen onun sevgisi bana yeterdi, onun beni çok sevdiğini duyumsuyorum ama net bir şekilde onu hatırlayamıyorum, bölük pörçük görüntüler ve güven hissinden başka bir şey yok elimde. İnsan 2 yaşından öncesini zor anımsıyor doğrusu, bu kadarına da şükretmek gerek belki de (Yazar bu anısıyla dışlayıcı kaçınmacı bağlanma stilinde olduğunu beyan ediyor).
Ben sevgimi hep yanlış ifade ettim, çoğunlukla kaçtım, tutulunca da kendimle savaştım ve kendime eziyet ettim, sonra sonra ne yaptığımı fark ettim. Daha güvenli ilişkilenme biçimine sahip oldukça çevremdeki bağlanma stillerini fark ettim. Bu yüzden, İleri Çocukluk Gelişimi dersinde bu konuya fazladan zaman ayırmak, uzun uzun tartışmak ve paylaşımlarımızı aktarmak çocuk Ezgi'den ziyade "eğitimci" Ezgi'ye yol gösterdi. Sınıfımdaki çocukların anne ve babalarıyla kurdukları ilişkilenme biçimlerini sınıfta biz öğretmenlere nasıl aktardıklarını, anne ve babanın çocuktan ayrılma kaygısı yüksek olduğunda çocukların da kaygısının arttığını meslek hayatımda deneyimlemiştim. Bağlanma kuramını genel çerçevede değerlendirebiliyorum artık. Ben de bu genel çerçeve ve ilişkilenme türlerinden aldığım cesaret ile bu yazıda yukarıda da paylaşmış olduğum şarkılarla ilişkili olarak kültürümüzde hakim olan bağımlı olma stilinden bahsetmek istiyorum. Çünkü bağlanamıyor, bağımlı hale geliyoruz. Kimimiz ise sadece kaçıyoruz tüm ilişkilerden hem de.
Ya Benimsin Ya Kara Toprağın!
Türkiye’de yetişmiş bir genç olarak bu topluluğun şarkılarını dinleyerek büyüdüm. Şarkıların bir çoğunun içeriğinde yoğun bir kıskançlık, sahip olamadığında yok etmeyi ima etme, çilelere rağmen ilişkisini sürdürmeyi tutku ile isteme, aşkı bir tutsaklık gibi yaşama dair anlamlar var. Ya da tüm bunların tersine her çiçekten bal alan arı gibi kimseyi sevmeden başka canlar acıtma peşinde olma gibi sayko anlamlar mevcut. Aşkın acı vermesi gerektiğini, o kişiyi bir yerden tanıyor gibi hissetmemiz gerektiğini, her şeye rağmen gidememek demek olduğunu, başkası dokunacağına ölmesinin iyi olacağını, canımız bir kez yanarsa binlerce canı yakmak için kin güdebileceğimizi vs. öğrendik. Hastalıklı bir şekilde bağımlı hale gelmenin aşk ile ilişkili olduğunu varsaydık.
Bu yüzden birçok evlilik çıkmazda.
Bu yüzden sevdiğini öldüresiye döven canilerle yaşayan insanlar hala var.
Bu yüzden ruhsal ve fiziksel şiddete şahit olmuş çocuklar yetişmekte.
Bu yüzden bu çocuklar, yine kendilerine acı çektirecek başka birini seçmekte.
Bu yüzde bu kötülük çoğaldıkça çoğalıyor ve sağlıksız ilişkiler içinde can çekişiyoruz.
Birçok toksik ilişkiyi irdelediğimiz zaman, tanışma hikayelerinin çoğunda “ben sanki onu bir yerden tanıyor gibiydim” sözünü sıklıkla duyarız. Peki, hayatın boyunca görmediğin bu kişi gerçekten nereden tanıyor olabilirsin?
Haydi açıklayalım!
Canım John Bowlby, zamanında bağlanma teorisini ortaya sunmuştur ve diğer bilim insanları yıllar içinde geliştirilmiştir, detaylandırılmıştır. Aşağıda paylaştığım görsel üzerinden adım adım anlatacağım.
Görselde 4 bağlanma stili ve kaygı-kaçınma seviyeleri vardır.
Düşük kaçınma ve düşük kaygı “Güvenli” bağlanmamızı sağlar;
Düşük kaçınma ve yüksek kaygı “Kaygılı” bağlanmamıza neden olur;
Düşük kaygı ve yüksek kaçınma “Dışlayıcı Kaçınmacı” bağlanmamıza neden olur;
Yüksek kaygı ve yüksek kaçınma ise “Korkak Kaçınmacı” bağlanmamıza neden olur.
Bu 4 bağlanma stilini şarkılardaki insan tipleri ile karikatürize ederek açıklayacağım.
Güvenli bağlanma:
Ne yazık ki güvenli bağlanmayı temsil edebilecek bir şarkı bulamadım. Önerisi olan varsa yorum olarak iletebilir :)
Kaygılı Bağlanma:
Feridun Düzağaç, kendisi kaygılı bağlanma stiline sahip olduğunu gösteren şarkılar yapmaktadır. Bunun için Beni Bırakma şarkısını dinlemenizi isteyeceğim.
“…Gel bak bir elimde gökyüzü var hala
Ötekinde kayıp giden yıldızlar
Korkularda benim umutlarda
Beni bırakma
Beni bırakma…”
Dışlayıcı Kaçınmacı Bağlanma:
Burry Soprano ve ortaklarıyla çıkardığı bir çok şarkıda yakınlık kurmaktan kaçınmaya dair birçok mesajı şarkı sözlerinde görebilirsiniz.
“…Affet beni sevgilim
Sensiz olmak istedim
Herkes aşkı ararken
Ben ise kaçmayı seçtim…”
Korkak Kaçınmacı Bağlanma:
Sena Şener’in birkaç şarkısında da korkak kaçınmacı bağlanma izlerini görebiliyoruz. Sevmeyi ve sevilmeyi arzularken korkup kaçıyor ya da kaçmak için “sevmemeliyiz” gibi bilişsel çarpıtmalar kullanıyor :)
“…Her şeyi gören sen
Göremedin mi beni?
Her şeyi duyan sen
Duyamadın mı beni?
Her şeyi bulduysan
Bulamadın mı beni?
Her şeyi bilen sen
Bilemedin bir beni
Belki de biz
Öğrenmeliyiz
Belki de biz
Sevmemeliyiz”
Şarkıların birçoğunu sözlerini ve müziğini kendi ifade edemediğimiz örtük duygularımızın yansıması olduğu için severiz ve dinleriz. Çünkü bu bir çeşit dışavurumdur. Şimdi yazımın en başında paylaştığım şarkıların sözleri hakkında ne düşünüyorsunuz? Sizce hala onlar birer aşk şarkısı mı yoksa toksik ilişkilerden çıkan buruk kalplerin feryadı mı?
Peki bunca bağlanma çeşidini yansıtan şarkıların milyonlarca kez dinlenmesi sadece müziğinin iyi olmasından mı kaynaklanıyor?
Elbette hayır! Biz o sözlerde kendimizi buluyoruz. Tanıdık bir duygu görüyoruz. Aynı toksik ilişkilerde bulunan kişilerin “önceden tanıyormuşum gibi” diye betimlediği duyguya benzer.
Peki ama neden?
Diyelim ki, bebekliğinizde ve çocukluğunuzda temel bakım verenlerinizle ilk ilişkilenme biçiminiz kaygılı kaçınmacı idi. Bunun sebebi muhtemelen bakım verenlerinizin size nasıl davrandığı ile ilgilidir. Bir yanınızda olup bir yok oluyor muydu? Her an yanınızdayken en çok ihtiyaç duyduğunuz anlarda size arkasını mı dönmüştü? Siz bütün bu karmaşık mesajlara karşı nasıl hissettiniz? Nasıl güvenebilirdiniz ki ona? Nasıl da kızgındınız ama! Ona aynı zamanda muhtaçtınız bu yüzden büyük bir öfke de hissediyordunuz. Nasıl seveceğinizi bilemiyor olabilidiniz, tıpkı bugün de nasıl seveceğinizi bilmediğiniz gibi. Bu yüzden size temel bakım vereniniz gibi davranma potansiyelindeki kişilere çekiliyorsunuz, çünkü en bildiğiniz ilişkilenme biçimi bu. Bu yüzden size tanıdık geliyor.
Ama bir dakika.
Ruh ikiziniz olduğu için mi bir yerden tanıyor gibi hissediyordunuz? Eğer aşkınızı manevi huzura yaklaştırıp ilahi mesajlar alma derdindeyseniz size bu ilişkinin sonunu ben söyleyeyim: yine mağdur olacaksınız :)
Aaa yoksa bu kader motifi mi?
Alo, Gülseren Hanım, orada mısınız?
Kader motifini kırmanın tek yolu motifi fark ederek oradan uzaklaşmaktır. Yani, biri size bir yerden tanıdık geliyorsa ve çocukluğunuzda pek de iyi bağlanma stiline sahip değilseniz, o motifi tanıyın ve toksik ilişkiye dönüşmeden o ilişkiden kaçın. Sağlıklı olan, güvende hissedeceğiniz ilişkideki kişi ile aranızda “önceden tanıyorum hissi” OLMAZ, konuşarak paylaşarak yanında olarak zamanla tanırsınız.
Güzel bir şey söyleyerek konuyu kapatayım…
Çocukluğunuzda edindiğiniz bağlanma stili yüzünden hayat boyu toksik ilişkilere maruz kalmamak sizin ve işbirlikçi partnerinizin elinde. Yani hayatta mucizelere olmasa bile çabaya ve emeğe yer var :) Güvenli bağlanma stilini partnerinizle birlikte inşaa edebilirsiniz ve kendinizi toksik ilişkilerden (arkadaşlık, ebeveyn, iş, çocuk…) koruyabilirsiniz.
Böylece çocuklarınız da güvenli bağlanma stiline sahip olan evlerde büyüyecek ve kendilerini toksik kişi ve ilişkilerden koruyabileceklerdir.
Toksik ilişkilenmeden kaçınmanın bir diğer yolu ise terapi destekleriyle benliğinizin farkına varmanızdır. Bu hem maliyetli hem de zaman içinde fabrika ayaralarınıza geri dönmeniz muhtemeldir.
Paylaştığım bu şarkılarla araya mesafe koymak ruh sağlığınıza iyi gelebilir. Benden söylemesi, kıps canlarım :)